DİSK-Ar: “Toplu sözleşme hakkı gaspı sürüyor, sendika üyelikleri yok sayılıyor”

Sendika istatistikleri Resmi Gazete’de yayımlandı. DİSK, milyonlarca işçinin toplu sözleşme hakkı gasbının sürdüğünü ve taşeron işçilerin sendika üyeliklerinin sayılmadığını belirtti.

DİSK-Ar, yeni açıklanan sendika istatistikleriyle ilgili bir açıklama yayımlayarak milyonlarca işçinin toplu iş sözleşmesi hakkının gasp edilmesinin adımlarının atıldığına işaret etti, taşeron işçilerin noter tasdikli üyeliklerinin sayılmadığını söyledi.

DİSK-Arın açıklaması şu şekilde:

AKP işçinin örgütlenme iradesine kelepçe vurdu. İşçinin sendika seçme özgürlüğü ve toplu sözleşme hakkı gasp ediliyor. Veriler tutarsız, keyfiyet diz boyu. Taşeron işçisinin noter tasdikli üyelikleri bile sayılmadı. İşçilerin yarısına toplu sözleşme fiili olarak yasak oluyor.

Araştırma Enstitümüzün Resmi Gazete’de yayınlanan 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi” kanunu gereğince açıklanan, işkollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2013 Temmuz ayı istatistikleri üzerinden hazırladığı rapora göre, milyonlarca işçinin toplusözleşme hakkının gasp edilmesinin adımları atılmaya devam ediliyor. 2018 yılı Temmuz istatistiklerinin açıklanması ile % 3 barajı altında kalacak işkollarında, 5 milyon 982 bin (ocak ayında 5 milyon 277 bin idi) işçi, yani tüm kayıtlı işçilerin % 51,44’ü (ocak ayında bu oran % 48,5 idi) için Toplu İş Sözleşmesi (TİS) hayal haline gelirken, bu işçilerin bulunduğu 6 işkolunda işçiler yetkili sendika bulamayacak. Kayıtlı işçilerin % 31’i ise tek sendika tercihine mahkûm olacak. Dünya’da örneği olmayan ve işçinin sendika seçme, toplusözleşme hakkını ortadan kaldırmayı amaçlayan işkolu barajı, yeni yasa ile % 3 olarak belirlenmişti. Ekonomik ve Sosyal Konsey üyesi konfederasyonlar için kademeli geçiş öngörülmüştür. Yasaya göre bir işçinin toplusözleşme hakkını kullanabilmesi için, o işkolundaki tüm işçilerin % 3’ünü örgütlemiş bir sendikaya üye olması gerekiyor. Bu yükümlülüğü yerine getirmesi için sendikaların işkoluna göre kimi sektörde 2 bin, kimi sektörde 65 bin işçiyi örgütlemesi gerekiyor. Sendikal yasakların ve baskıların son derece fazla olduğu koşullarda bu sayıda işçiyi örgütleyebilmek yeni bir sendika için neredeyse imkansız.

7 sendika hala baraj altı

Ocak istatistiklerinin yayınlanması ve yüzde 1 işkolu barajının uygulanması ile birlikte, daha önce işkolu barajının üzerinde olan ve toplu iş sözleşmesi imzalayabilen 7 sendika yüzde 1 barajının altında kalmış ve yeni toplu iş sözleşmesi imzalayabilme yetkisini yitirmişti. Mevcut sözleşmenin olduğu işyerlerinde bu sendikalar 1 kere mahsus olmak üzere toplusözleşme yapabilmekteler. Ocak ayında Türk-İş’e bağlı 3, DİSK’e bağlı 3 ve Hak-İş’e bağlı 1 sendika, toplamda 7 sendika baraj altı kalmıştı.

Ocak 2013 istatistikleri ile işkolu barajının altında olan 2 sendika yüzde 1 barajının üzerine çıkmış (Turkon-İş ve Öz-İş) ancak Turkon-İş Sendikası ESK’ya üye konfederasyonlara bağlı sendika olma şartını yerine getirmediği için yalnızca Öz-İş Sendikası toplu iş sözleşmesi imzalayabilme yetkisi kazanmıştı. Turkon-İş sendikası Temmuz 2013 istatistiklerinde baraj altı kalmıştır. Buna karşın Anadolu Ajansı yönetiminin ağır baskısı ve sendika seçme özgürlüğüne yapılan müdahalelerle Hak-İş’e bağlı Medya-İş sendikası da bu dönemde barajı geçmiştir. Sonuç olarak, işkolu barajının yüzde 10’dan yüzde 1’e düşürülmesine rağmen daha önce toplu sözleşme imzalayamayan yalnızca 2 sendika, toplu iş sözleşmesi imzalayabilir hale gelmiş bu sendikaların hükümete yakın Hak-İş üyesi sendikalar olması ve siyasal iradenin müdahalesi ile örgütlendiği gözlemlenmektedir.

Taşeron işçisine işkolu darbesi

Sağlık sektörü başta olmak üzere pek çok sektörde binlerce taşeron işçisinin sendikal hakları gasp edilmektedir. Yeni yasadan güç alan taşeron şirketler yaptıkları tek taraflı SGK bildirimlerinde işçileri ayrı ayrı işkollarında göstererek, taşeron işçiler ve onların sendikaları için yetki gaspına yol açmakta, bu ihlaller Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından desteklenmektedir.. Örneğin taşeron sağlık işçilerinin inşaat, taşıma, gıda gibi işkollarından gösterilerek sendika haklarının gasp edildiği görülmektedir. İstatistikler açıklanırken yargı kararları da dikkate alınmamaktadır. Dev Sağlık-İş sendikasının mahkeme kararı ile bu yolla yetkili sendika olmasının önüne geçildi. Geçtiğimiz günlerde Ankara 12. İş mahkemesi hâkimliği tarafından verilen karar uyarınca Dev Sağlık-İş sendikamızın üye sayısının 7899 olduğu ve işkolunda yüzde 2,81’lik bir örgütlenme oranına sahip olduğu tespit edilmiştir.  Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yayınladığı temmuz ayı sendika üye istatistiğinde sağlık alanında çalışan yaklaşık 8 bin işçinin sendika ve toplusözleşme hakkını gasp etti. Hemen hemen tüm sektörlerde noter kanalı ile üye olmuş binlerce işçinin sendika hakkı için durum aynı.

Yüzde 3 barajı ile toplusözleşme pek çok sektörde imkansız

Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’e bağlı sendikalar için işkolu barajı 2018 yılının Temmuz ayından itibaren yüzde 3 olarak uygulanacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın keyfi tutumu da sürmeye devam ederse, İnşaat (13 nolu işkolu), Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar (10 nolu işkolu), Hava, Kara ve Demiryolu Ulaşımı (15 nolu işkolu), Konaklama ve Eğlence (18 nolu işkolu), Basın, Yayın ve Gazetecilik (8 nolu işkolu), Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiye ve Antrepoculuk (16 nolu işkolu), Sağlık ve Sosyal Güvenlik (17 nolu işkolu)  işkollarında yetkili sendika kalmayacak. Bu 5 milyon 982 bin işçi için daha fiili toplusözleşme yasağı anlamına geliyor. Bu toplamda kayıtlı işçilerin % 51’ini denk geliyor.

8 işkolunda işçiler tek sendikaya mahkûm olacak

Mevcut yasa ve baraj sistemi ile birlikte, % 3 barajına geçildiğinde, 8 işkolunda toplu iş sözleşmesi imzalayabilen tek sendika kalabilecek. Petrol, Kimya, Lastik, Plastik ve İlaç işkolu, Dokuma, Hazır Giyim ve Deri işkolu, Ağaç ve Kağıt işkolu, İletişim işkolu, Metal işkolu, Enerji işkolu, Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiye ve Antrepoculuk işkolu ile Savunma ve Güvenlik işkolunda, işçiler tek sendikaya mahkum olabilecek. Böylece bu 8 işkolunda çalışan toplam 3,6 milyon işçi, yani sigortalı işçilerin yüzde 30’u, sendika seçme hakkını kullanamayabilecek. 8 işkolunda sendika tekeli yaşanacak.

Sonuç olarak 10 milyon 882 bin işçinin yalnızca 1 milyon 913 bini çalıştıkları işkolu içinde toplu iş sözleşmesi yapabilen birden fazla sendika arasında seçim yapabilecek ve gerçek anlamda sendika seçme, örgütlenme ve toplu iş sözleşme hakkından yararlanabilecek konumda olacak. Sigortalı işçilerin yüzde 80’i ise bu haklardan yoksun olabilecek. 

Veriler tutarsız

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sendikal barajlara esas olacak verileri SGK üzerinden temin etmektedir. Kurum daha önceki istatistiklerde kendi oluşturduğu verileri kullanıyordu. SGK verilerindeki işçi sayıları ÇSGB’nin açıkladığı verilerin çok daha üzerinde. Ancak başka bir devlet kurumu olan Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) de, kayıtlı işgücü istatistiklerini farklı açıklıyor. Ocak 2013 tarihinde işçi statüsünde kayıtlı işçi sayısını SGK 11 milyon 818 bin kişi açıkladı. ÇSGB sendikal barajlarda 10 milyon 882 bin kişiyi esas aldı. Bu rakam Temmuz 2013 için 1 milyon kişi artış gösterdi. TÜİK Ocak 2012 Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre 12 milyon 610 bin kayıtlı ücretli vardır. Bu ücretlilerin 2 milyon 700 bini kamu emekçisi statüsünde olup değerlendirme dışıdır. Buna göre TÜİK’e göre kayıtlı ve işçi statüsündeki ücretlilerin sayısı 9 milyon 910 bindir. SGK verileri ile bu veriler arasındaki fark mevcut hak gasplarına neden olan yasayı iyice geriletmektedir. Örneğin inşaat sektöründe kayıtlı çalışan sayısı (sadece ücretliler değil) TÜİK’e göre Ocak 2013 dönemi esas alındığında 940 bin iken, ÇSGB SGK kayıtlarına dayanarak yetki barajını 1 milyon 438 bin ücretli üzerinden belirlemiştir.

Anayasa’ya ve ILO’ya aykırı

Toplu iş sözleşmesi yapabilen sendika sayısını aşağıya çeken, işçilerin yaklaşık yarısını toplu iş sözleşmesi ve sendikal haklardan yoksun bırakma riskini getiren, işçilerin yaklaşık üçte biri için sendika seçme hakkı ve özgürlüğünü fiilen yok edebilecek olan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Anayasa ile güvence altına alınmış olan örgütlenme, toplu pazarlık ve grev haklarına, aşırı, ölçüsüz ve demokratik toplum kurallarına aykırı bir sınırlama getirmektedir ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na açıkça aykırıdır. Öte yandan Anayasa’nın 90. maddesi gereği çatışma halinde iç hukuktan üstün olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı Sözleşmelerine de aykırı olan 6356 sayılı Yasa’nın uygulanması da Anayasa’ya aykırıdır.

İşkolu barajı, ILO Sözleşmeleri’ne aykırıdır ve ILO denetim organları Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine 20 yılı aşkın süredir, işkolu ve işyeri barajlarının tümüyle kaldırılması gerektiğini söylemektedir. Ancak AKP hükümeti Türkiye’nin uymakla yükümlüğü olduğu ILO Sözleşmelerine aykırı bir yasa çıkarmış olup bu yasayı uygulamaktadır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise, Anayasa’da 90. madde laf olsun diye değil uygulansın diye Anayasa’da yer alıyorsa, ILO Sözleşmeleri’ne aykırı olan baraj sisteminin uygulanmaması gerekir ve yargı organları bu konuda açılacak davalarda doğrudan ILO Sözleşmeleri ve diğer uluslararası sözleşmeleri uygulamak zorundadır.

Sonuç

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Temmuz 2013 dönemi için sendika üye sayılarını, toplam işçi sayılarını ve bu dolayımla yetkili sendikaları belirledi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin çalışma hayatını, sendikal hak ve özgürlükleri tahrip etmeye yönelik en önemli hamlesi, devlete dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar işçi-işveren ilişkisine müdahale etme yetkisi vermesidir. AKP hükümeti askeri cuntanın getirdiği bu anti-demokratik yetki meselesini büyük bir coşku ile himayesine aldı. 7 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu bu fikri zemin üzerine kuruldu. Sonuç istatistiklerde de görüldüğü gibi, hükümetin işçi adına hangi sendikanın yetkili olacağına keyfi bir biçimde karar verdiği bir mekanizmaya dönüştü. Askeri cunta bile bunu bu denli fütursuzca yapmamıştı. Taşeron işçilerin sendika üyeliklerinin mahkeme kararlarına rağmen yok sayıldığı, bu amaçla noterlik kurumunun bile çiğnendiği, sendika üye sayıları ile masa başında oynayarak yandaş sendikalar için operasyonlar yapıldığı, işkolları yönetmeliğinin bu amaçla değiştirilebildiği, sektördeki işçi sayılarının güvenilirliği tartışmalı SGK verileri üzerinden ele alındığı, grev hakkının yok sayılabildiği bir süreçten geçiyoruz. Ne yazık ki, Türkiye’de demokrasinin ayrılmaz parçası ve Anayasal bir hak olan sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkı bu istatistiklerle bir kez daha yaralanmıştır. İşçinin örgütlenme iradesi, Anayasal hakkı, alın teri, masa başında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratlarının keyfiyetine emanet edilmiştir. Sendikalar yetkiyi dünyanın her yerinde devletten değil, işçiden alır. Sendikalar için baraj olmaz. İşçinin örgütlenme iradesine baraj olmaz. Bırakın işçiler özgürce örgütlensin, sendikalarını özgürce seçsin. Koyun tüm işyerlerine sandığı kim çıkarsa o işçi adına toplu sözleşme yapsın. Ama siyasal iktidar 12 Eylül ruhunu elden bırakmamaktadır. Askeri darbenin izinden yol almaya devam etmektedir. Sonra darbe karşıtı kesilmektedir. Hükümet çalışma hayatına yapılan bu darbeyi katmerleyerek diktatör sıfatına ne kadar layık olduğunu göstermiştir. Demokrasi keyfiyet rejiminin ismi değildir. Bu istatistik, yetki, baraj oyununu işçilerin örgütlü iradesi ile bozulacaktır.

 

Kaynak:Sendika.OrgMobil sex Mobil porno Porno izle film izleBeylikdüzü EscortBeylikdüzü Escort